“Bu kesik başın çehresi, kulaklarına kadar bir ressam paleti gibi türlü renge, teşhis edilemez bir hâle getirilmişti. Lakin onun bütün kimliği gözlerine toplanmıştı. O esrarengiz, o muammalı, o korkunç bakışıyla, ölümün sessiz, donuk, derin süzüşüyle sanki, ‘İşte beni kestiler. Bu kuyuya attılar. Katillerimi bulunuz. Adalet isterim. İnsan kardeşlerim!’ demek istiyordu…”
Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın 1921 yılında Heybeliada’da tamamladığı, daha sonra İkdam gazetesinde tefrika edilen ve 1942’de tam hâliyle ilk defa yayımlanan Kesik Baş romanı, mizahtan, yaşadığı şehrin sokaklarında konuşulan dili yansıtmaktan ve zevkli bir okuma tecrübesi yaşatmaktan asla vazgeçmeyen yazardan gerilim dozu yüksek bir cinayet hikâyesi.
“Bu kesik başın çehresi, kulaklarına kadar bir ressam paleti gibi türlü renge, teşhis edilemez bir hâle getirilmişti. Lakin onun bütün kimliği gözlerine toplanmıştı. O esrarengiz, o muammalı, o korkunç bakışıyla, ölümün sessiz, donuk, derin süzüşüyle sanki, ‘İşte beni kestiler. Bu kuyuya attılar. Katillerimi bulunuz. Adalet isterim. İnsan kardeşlerim!’ demek istiyordu…”
Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın 1921 yılında Heybeliada’da tamamladığı, daha sonra İkdam gazetesinde tefrika edilen ve 1942’de tam hâliyle ilk defa yayımlanan Kesik Baş romanı, mizahtan, yaşadığı şehrin sokaklarında konuşulan dili yansıtmaktan ve zevkli bir okuma tecrübesi yaşatmaktan asla vazgeçmeyen yazardan gerilim dozu yüksek bir cinayet hikâyesi.